Hz. Peygamber (s.a.s.) borçların ödenmesinin önemini hadislerinde ifade etmiştir (Nesâî, Buyû’, 98). Hz. Peygamber (s.a.s.) kişinin ödeyecek mal bırakmadan, borçlu olduğu halde Allah’ın karşısına çıkmasını günah olarak nitelemiş (Ebû Dâvûd, Büyu’, 9); ölen kişinin ruhunun, zimmetindeki borç ödeninceye kadar borçluluğundan dolayı bağlı kalacağını bildirmiş (İbn Mâce, Sadakât, 12); ölünün borçlarının ödenmesini sağlamak için borcu varsa ödenmeden cenaze namazını kıldırmamıştır. (Müslim, Ferâiz, 14; Nesâî, Cenâiz, 67).
Zira dinimizde insanların kul haklarına saygılı olması emredilmiş; kul hakkı ihlalinin, hakkı ihlal edilen affetmedikçe, kimse tarafından affedilemeyeceği belirtilmiştir. Veda Hutbesinde Resûlullah (s.a.s.); “Ey insanlar! Sizin canlarınız, mallarınız ırz ve namuslarınız, Rabbinize kavuşuncaya kadar birbirinize haramdır (dokunulmazdır.)” (Buharî, Hac, 132) buyurmuştur.
Bu yüzden ölen kişinin borçları varsa, techiz ve tekfinden sonra kalan malının tamamından borçları ödenir. Kur’an’da borçların varislerin payına olan önceliği “Bu (paylaştırma ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır.” (Nisa, 4/11) âyetiyle belirtilmiştir (Mevsılî, el-İhtiyâr, IV, 427-428). Tereke borçların tamamını ödemeye yetmiyorsa, bu terekenin tamamı borçlar oranında alacaklılara bölüştürülür. (Diyanet İşleri Başkanlığı)
Şayet arkasında borç bırakarak ölen kimsenin hiçbir şeyi yoksa ve ödeyecek yakını yoksa yapılacak bir şey yok demektir. Rabbimiz mağfiret buyursun.